Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde 26 Nisan 2012 günü Otomotiv Sektörünün Geleceği ve Markalaşmanın Gücü Kongresi düzenlendi.

Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde 26 Nisan 2012 günü Otomotiv Sektörünün Geleceği ve Markalaşmanın Gücü Kongresi düzenlendi.
18 Kasım 2013, Pazartesi 04:29
Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde 26 Nisan 2012 günü Otomotiv Sektörünün Geleceği ve Markalaşmanın Gücü Kongresi düzenlendi.

Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde 26 Nisan 2012 günü Otomotiv Sektörünün Geleceği ve Markalaşmanın Gücü Kongresi düzenlendi.
 
OYDER Yönetim Kurulu Başkanı H.Şükrü Ilısal konuşmasında kongrenin konusunu, 2023 vizyonunda yer alan yerli marka yaratmaya destek vermek amacıyla “markalaşmanın gücü” olarak seçtiklerini belirterek, bu kongre ile yerli marka yaratma konusunda sektörün görüşlerini belirginleştirmek amacında olduklarını ifade etti. “Sadece marka yaratmak ve üretim artışı yoluyla ihracat yapma hedefinin değil, iç pazardaki istikrarın ve büyümenin de takipçisi olmak durumundayız” diyen Ilısal geçtiğimizde günlerde açıklanan Yeni Teşvik Sistemi’nin her ili kapsadığını, bölgesel kalkınmadan çok ülkesel kalkınmayı hedeflediğini ifade etti.
 
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün
 
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün konuşmasında, otomotiv sektörünün ihracat, katma değer ve istihdam parametreleri açısından ülkemizin en önemli sektörlerinden birisi olduğunu belirtti. 2009 yılında yaşanan global krizden en az etkilenen ülkenin Türkiye olduğunu belirten Ergün 2010 yılında %9, 2011 yılında da %8,5’luk büyümenin gerçekleştiğini, işsizlik oranlarının da 2002 yılından bugüne dek en düşük seviyelere indiğini ifade etti.
 
Ergün, yıllardır net ihracatçı konumunda olan otomotiv sektörünün 2011 yılında bu durumu koruyamadığını bunun nedeninin de iç pazar da artan talebin ithalat ile karşılandığı, ithal araçların %70 seviyesinde bir pazar büyüklüğüne ulaşması olduğunu belirtti.
 
Nihat Ergün, 2012 yılının yerli otomobil markası oluşturma konusunda somut adımlar atacakları bir yıl olacağını vurguladı. Brand Finance tarafından açıklanan dünyanın en büyük 500 markası arasında tek bir Türk markası olmadığını belirten Ergün, Türkiye gibi G-20 üyesi olan, dünyanın en büyük 10 ekonomisiden biri olmayı hedefleyen bir ülkenin bu listede bir tane markasının olmamasının kabul edilemeyeceğini, sektörde dünyanın en iyi üretim ve montaj adreslerinden biri olan bir ülkenin, bir otomotiv markasının olmamasının düşünülemeyeceğini ifade etti.
 
2023 yılında, 75 milyar doları otomotiv sektörüne ait olmak üzere 500 milyar dolar ihracat yapma hedefine ulaşmak için en az 10 küresel marka oluşturmak gerektiğini kaydeden Ergün, “Bu markalardan en az bir tanesinin otomotiv sektörüne ait olması gerekiyor. Son teşvik sistemimizde de otomotiv sektöründe ana ve yan sanayide yapılacak yatırımların büyük veya stratejik sektör teşviklerinden yararlanmasının önü açıldı. Teşvik sisteminin açıklanmasıyla birlikte, artık yerli otomobil konusunda somut adımların atılması için de işaret fişeği verilmiş oldu” dedi. Otomotiv şirketlerinin Türkiye’de binek otomobil yatırımı yapması için yetkili satıcıların da temsil ettikleri markalara baskı yapması gerektiğini belirten Ergün, “Ford, Opel ve Volkswagen gibi markalara, ticari araç dışında binek otomobil üretmeleri için de manevi baskıda bulunalım. Yetkili satıcılarımızın inisiyatif kullanmaları, çalıştıkları firmaları zorlamaları gerekiyor” dedi.
 
Almanya’nın eski Başbakanı Gerhard Schroeder
 
Dünyanın en büyük otomotiv ülkelerinden biri olan Almanya’nın eski Başbakanı Gerhard Schroeder ise kongrede yaptığı konuşmada Almanya’nın 2010’da ekonomik toparlanmaya geçişini otomotiv sektörüne borçlu olduğunu belirtti. Schroeder, konuşmasını şöyle sürdürdü: “2011’in ilk üç ayında bile Alman otomotiv sektörü krizden çıkarak üretim rekoru kırmayı başardı. 2010’da Alman sanayisinin yüzde 20’sini temsil eden otomotiv ülke ekonomisine 315 milyar Euro’luk katkı sağladı. Motor endüstrisi de 700 binlik istihdamıyla Almanya’nın lokomotif endüstrilerinden biri oldu. Bu da motor endüstrisinin Almanya’nın toplam istihdamındaki oranını yüzde 14’e yükseltti” dedi.
 
Ekonomik gelişimde en önemli anahtarın inovasyon olduğunu ifade eden Schroeder  son 10 yılda Alman otomotiv endüstrisi 100 milyar Euro’luk yatırım gerçekleştirdiğini, 2010 yılında 3 bin yeni patent başvurusu yapıldığını belirtti.
 
Türkiye’nin kendi otomobil markasını yaratmak yerine elindeki üretimi daha verimli kullanmasının, mevcut yetkinliklerini arttırmasının daha faydalı olacağını düşündüğünü belirten Scroeder Türkiye’nin otomotiv sanayisindeki tecrübesi ve kalitesi ile bu konuda şansı olduğunu ifade etti.
 
“Sektör Sivil Toplum Kuruluşlarının Gücü” paneline Yönetim Kurulu Üyemiz Gökhan Tunçdöken katıldı. Tunçdöken konuşmasında, sanayimizin 2014 yılına kadar belirlenen kısa vadeli Strateji Belgesi ve Eylem Planı kapsamında öncelikli olarak Ar-Ge, alt yapı ve lojistik , iç ve dış pazarlarımızın geliştirilmesi, yetkin insan kaynağı geliştirilmesi gibi temel başlıkların yer aldığını daha uzun vadedeki hedefler için ise 2023 Ihracat Vizyonu çalışmasının bulunduğunu ifade etti.
 
Yeni Teşvik Sistemi’nin çok genel hatları ile açıklandığını ve detaylı uygulama yönetmeliklerini görmeden uzman görüşü oluşturmamızın mümkün olmadığını ifade eden Tunçdöken bu kapsamda  yapılan değerlendirme sonucunda olumlu ve gelişmeye açık yönleri vurguladı. Stratejik yatırımların içeriğinin açıklandığında tedarik zincirini de kapsayacak şekilde olmasını umduğumuzu ifade eden Tunçdöken, test pisti ve rüzgar tüneli gibi yatırımların bir seferliğine mahsus olduğunu asıl ihtiyacımızın yeni ve büyük yatırımları, yeni projeleri ülkemize çekmek olduğunu belirtti.
 
 
TAYSAD Yönetim Kurulu Üyesi Gökhan Tunçdöken
 
Tunçdöken, OSB’lerde yapılacak yatırımların, yatırımın bulunduğu bölgenin bir alt bölgesinde uygulanacak teşvik oranlarından yararlanacak olmasının OSB’lerin gelişimi açısından önemli olduğunu belirtti. Hazırlıkları uzun süredir devam eden Yeni Teşvik Sisteminin uygulamasının başlangıç tarihinin 01 Ocak 2012 olarak açıklandığını belirten Tunçdöken, daha önceden yatırımlarını başlatmış ve dedam eden firmaların faydalanabilmesi için uygulama tarihinin daha geriye çekilmesinin olumlu olacağını ifade etti.
 
Marka konusunda ise hem küresel marka gerekliliklerini hem de TAYSAD olarak üyelerimize vereğimiz destekleri açıklayan Tunçdöken, TAYSAD olarak yeni dönem hedeflerimizden bir tanesini “yan sanayimizde küresel marka sayısını artırmak” olarak belirlediklerini belirtti. Bugün tüm dünyada tanınan birçok yan sanayi markamız olduğunu ifade eden Tunçdöken “bu firmaları değerlendirdiğimizde gördüğümüz temel bazı ortak noktalar var:
 
Vizyon sahibi olmaları
Kısa-orta ve uzun vadeli strateji planı yapmaları
Iyi bir altyapıya ve insan kaynağına sahip olmaları
Yönetimin hedeflerini alt kadrolara çok iyi bir liderlik ile taşıyabilmiş olması
Sürekli gelişim içinde olmaları
 
Topyekünde bir ilerleme sağlayabilmek için biz de tedarik zinciri içindeki halkalarımızı daha da güçlendirmek istiyoruz. Bu amaçla da Turquality destek programında yer alan değerlendirme evrelerinin bizim açımızdan da son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Tüm firmalarımız bu programdan yararlanamaz ancak bu programda yer alan değerlendirme evrelerini biz TAYSAD olarak firmalarımıza uygulayabilir ve otomotiv yan sanayimizdeki küresel marka sayısını artırabiliriz.” dedi.
 
Ford Otosan, Oyak-Renault, Tofaş ve Toyota Genel Müdürleri ve Hyundai Assan Satış Pazarlama Direktörünün katıldığı “Made in Turkey” panelinde Türk otomotiv yan sanayisinin başarılı, güvenilir, yetkin, Ar-Ge’ye yatırım yapan, mükemmel bir seviyede olduğu ve tüm başarılarda en önemli payın yan sanayiye ait olduğu ifade edildi.  Yatırım ve yeni projelere yönelik planları olduğunu ifade eden konuşmacılar bu rekabet ortamında tüm yatırımcıların öncelikle verilen teşviklere baktıklarını, Romanya’da nakit teşvik verildiğini, gelişmekte olan birçok bölgede yatırımcı gelmesi için neredeyse üstüne para ödenir bir durumun olduğunu belirttiler. Açıklanan yeni teşvik sistemi içinde “nakit” hiçbir desteği göremediklerini belirten konuşmacılar, stratejik yatırımlar kısmında da beklenen desteklerin olmaması halinde bu teşviğin hayal kırıklığı olacağını ifade ettiler.